23.3.09

tarifsiz

3 yorum

sözcüklerin yetersiz olduğu yerdeyim. sözcükler yetersiz...neyi tarif etmeye çalıştığımı tarif etmem bile mümkün değil. buradayım. burada kalmak istiyorum. tarifsizliğe alışmak, tarifsizliği tarif edecek yeni sözcükler bulmak istiyorum. o sözcükleri bulamazsam eğer, aramaktan vazgeçmek, akışıma bırakmak, o akışta sakince yüzmek, yüzmek, yüzmek istiyorum. ve varacak bir yer, akışın döküldüğü bir delta ya da vardığı bir deniz olmasın istiyorum. kulaç atmadan, çırpınmadan, kah mavinin üstündeki beyazı, kah lacivertin üzerindeki minik ışıkları seyrederek, kollarım iki yana öylece açık- ve elim tarifsizliğin elinin içinde- sürüklenmek istiyorum.

19.3.09

nostalji

0 yorum

konfor uğruna arkamızda bıraktığımız o rahatsız güzellikleri düşünmeden edemiyorum. onlar da bir zamanlar çok konforlu oldukları düşünülerek yapılmışlardı oysa. şimdilerde nostaljik olanlar, bir zamanlar inşaa edilirken nelerin nostaljiye karışmasına sebep olmuşlardı acaba ve onlara da sahip çıkmak isteyenler olmuş muydu? kendimi traktörü şeytan icadı ilan eden eli tırpanlı bir köylü gibi hissediyorum. ama traktörden nefret etmiyorum. sadece tırpanımı çok özleyeceğimi düşünüyorum. beraber güzel anılarımız olmuştu. hayatımız kolaylaşıyor. hisler de kolaylaşıyor ve hisleri arkamızda bırakmak da, onları görmezden gelmek de, onlar olmadan yaşamayı öğrenmek de. belki de abartıyorum.

12.3.09

no man's land

0 yorum
ruh hallerim daldan dala atlamakta, kendilerince oyunlar oynamakta... new yorktan, darwine oradan da no man's lande. son oyun kafamın içinde. kafamın içi bir çöl gibi kavruk, ıssız ama bir çölün dinginliği yok içinde. sevmedim bu hissi. makyajımı yapıp özgürlük fularımı takarsam yeter mi dinginleşmek için, yetmez bence.

10.3.09

bambaşka türlü bir şey!

2 yorum
parçalanmadan, savrulmadan bulmak da mümkünmüş başka türlü şeyleri, bambaşka türlü şeyleri. aşkla beslenirken yazmayı öğrenmeliyim, özlemek bile yaratıcılığa yetmiyor. çok fazla aşk var, gözgözü görmüyor.

1.3.09

essence

0 yorum

tanımlamakta zorlandığım tatlar var ve aslında asla tanımlamak için çaba sarfetmemek gerekiyor. biraz çilekle çimen gibi sanki ama içinde toprakla bulut da var, ve sarhoş eden bu aroma iskoç viskisi olsa gerek çünkü durgun ve gri bir gölün kokusunu da getiriyor beraberinde, yine de aradaki dilimi okşayan yumuşak tada ne rüzgar diyebiliyorum ne de yağmur, bir kahve kokusu var baştan çıkartan ve bir çaydanlığın buharından gelen rahatlatıcı aroma, çikolata ve krema gibi bütün sinir uçlarımda şimşekler çakmasına neden oluyor ama fırından yeni çıkmış bir ekmeğin kokusu kadar sade,uzun bir yolculuğa çıkıp her yeri görmenin yorgun hazzı ve eve dönmenin tarif edilemez rahatlığı, hepsi birden ve ayrı ayrı...yetmiyor sözcükler. bilmediğim çok tat var henüz ve keşfetmem gereken, keşfetmekten mutluluk duyacağım, sabırsızlıkla ve büyük bir sabırla beklediğim... anlıyor musun? anlıyorsun, biliyorum.
 

uzağa giden gemiler... Copyright © 2008 Black Brown Art Template by Ipiet's Blogger Template