31.3.07

teğet

0 yorum
kesişimler yetersiz dostları anlamak için. çarşaf çarşaf kelimeler dökülüyor gözlerinden. teğet geçiyorum, dokunduklarımdan bir şeyler çıkarmam mümkün değil. ne kadar çok kelime var ve ne kadar az cümle. bilmiyorlar, kimse bilmiyor. oysa söylemiştim, öleceksiniz demiştim. sokağa çıksam diyorum, haykırsam..."öleceksiniz, öleceksiniz!". onlar sonsuza kadar yaşayacaklarını düşünürken benim bir ölümlü gibi davranmam mümkün mü? onun yerine tanrı sanıyorum kendimi. zavallı bir tanrı. bir mecaz tanrısı. bugünlerde sözcüklerden bir battaniye örüyorum kendime, örneğini annemden aldım. elim yatkınmış böyle işlere. o da babamdan yadigar. elleri güzeldir babamın. bir de güzel şiir okur. çocukluğum masal niyetine dinlediğim şiirlerle geçti, şimdi geceleri kendime şiirler okumadan uyuyamıyorum.

27.3.07

nokta

0 yorum
küçüğüm, bir noktayım, dünya için bir noktadan bile daha anlamsızım. güneşse evrendeki en küçük yıldızlardan biri. belki umrumda belki değil. çoğu zaman gündelik gerçeklerden farksız. evet ben bir noktayım, nihilist bir nokta, noktalığımdan bile şüphe ediyorum her şey bu kadar gerçekken.

isimsiz

0 yorum
hiç bir şeyin gerçek bir adı yok bu şehirde. üzerine basılan etiketlerden ibaret eşyalar, insanlar hatta kavramlar. duyguların bile etiketleri var. saf olan hiç bir şey yok. markalarla seslenmek, markalarla ses vermek daha kolay daha acısız daha yüzeysel. derinlik neden korkutur, balık olmak bu kadar mı zor? üstelik derin olmayan her şey yetersizken... canın çok yanmıyorsa asla çok mutlu olamayacaksın, belki bu kadar derinde mutluluk da yoktur. yine de derin bir acıyı yetersiz bir neşeye tercih ediyorum. kaygısızlık uzak bir düş ve her düş gibi hayal kırıklığı yaratmaya mahkum.

12.3.07

0 yorum

neden vapurlarda içtiğim çaylar bu kadar güzel oluyor? deniz suyuyla mı yapıyorlar acaba, içine sarhoş balıkların şarkıları mı karışıyor?

3.3.07

dystopia

1 yorum

bu kadar çok plastiğin, metalin, betonun içinde yaşamak... bu kadar anlamsız şeyi her gün tekrar ve tekrar yapmak... nasıl katlanıyoruz buna, nasıl oluyorda etrafımıza bakıp yaşamaya devam edebiliyoruz? ya da tam tersinin cevabı var mı?
 

uzağa giden gemiler... Copyright © 2008 Black Brown Art Template by Ipiet's Blogger Template