20.2.07

tavşan

0 yorum

söylenmesi gerekenler arttıkça söylenenler azalıyor. korkudan donup kalmış bir tavşan gibiyim. gözlerim kocaman açılmış, arabanın farlarına bakıyorum. kaçamıyorum, çünkü kaçmak genlerimde yok. tavşan gibi bakmalıyım öyle doğam gereği. sadece her şeyi anlamsız bulmak bile o kadar anlamlı ki. bu kadar çok anlamı kaldıramıyorum. ama durdukları yerde ayağıma takılıyorlar, tökezliyorum. bizi şu metacognitionlar öldürüyor ya, çok seviyoruz düşünüyorum demeyi. bizi öldüren şeylere bile anlamlar yüklüyoruz ki, anlamlı yalanlarla ölebilelim. tam bir anlamın ortasına kadar geliyorum, soğuk bir duvar çarpıyor yüzüme, duruyorum. sonra bakakalıyorum ışığa. o anda artık kendime yalan söyleyemiyorum. belki gözlerimi kapatsam her şey daha kolay olacak. ama genlerim izin vermiyor ne kaçmama ne gözlerimi kapamama. çünkü ben bir tavşanım ve ürkeklik doğduğumdan beri gölgemi kovalar. bitkisel çözümler arıyorum ürkekliğime. oysa çözüm radyoaktif. kendimi uranyumla yokedersem belki çocuklarım cesur tavşanlar olabilirler. ama bunu yapamayacak kadar ürkeğim. hem zaten diyorum, tavşan olduktan sonra cesaret neye yarar ki.

4.2.07

yazmak

0 yorum
az yazıyormuşum. belki de yazacak pek fazla bir şeyim olmadığı içindir. bu son yalana kendimi bile inandıramam. tuşlara basarak yazma fikri plazma ekranlarda manzara izlemek gibi. bir dolma kalemin eldeki hissi, saatlerce yazdıktan sonra işaret parmağından yükselen bir nasır olmadan yazmak gerçek gibi gelmiyor. zaten on parmak da yazamıyorum, yetişemiyorum düşüncelerimin hızına.

?

0 yorum
sorusu olmayan cevaplar vermek mi yaşam? ve asla soruyu bulamayıp askıda kalmak. her gün binlerce teori üretmek ve neyi açıklamaya çalıştığını bile bilmemek.
 

uzağa giden gemiler... Copyright © 2008 Black Brown Art Template by Ipiet's Blogger Template