8.9.06

brecht

0 yorum

"kardesim bir pilottu
gün geldi emir aldı
topladı çantasını
uçtu güneye doğru
fatihti benim kardesim
halkımıza toprak gerek
ve hep hayalimizdir bizim
ülkeleri fethetmek!
guadarrama dağlarında simdi
kardesimin fethettigi yer
uzunlugu bir seksen
derinligi bir elli"

bertolt brecht

30.8.06

yumru

0 yorum

Lisenin uzun ve kasvetli öğle yemeği aralarında bahçeli yedinci caddeye yürüdüğüm deli bir kişiydi önceleri. Beraberken neler konuşurduk, birileri dinlese anlayabilir miydi? Hiç test etmedik bunu. Başkalarına söylendiği zaman anlamı kalmazdı o sözcüklerin. Kuşbakışı kocaman bir uçurum vardı aramızda. Biz hiç kuş olmamıştık, öyle bakmamıştık.

O murathan mungan severdi ben ahmet telli. Kavga ede ede benim kitaplığıma bir mungan kitabı onun kasteleri arasına bir telli kasedi girdi. Ama ikimiz de atilla ilhanı sevdik. Hem de çok sevdik. Onun sevdiği kadınlar gibi olmak istedik, olamadık, olamazdık. Atilla ilhan gibi sevmeyiyse beceremezdik.

Hep aşıktık ama. Güzel çocuklara aşık olurduk. Bazen aynı güzel çocuğa. Adlarını öğrenip, seslerini duyana kadar yüz yıllar süren muhabbetlere meze olurlardı. Methiyeler düzerdik adlarına, bilmediğimiz adlarına, onları da biz koyardık zaten.

O, biranın içinde süzülen kabarcıkları severdi. Onunkiler serseri uçardı, benimkiler tek sıra. Güzel sözcüklere kadeh kaldırırdık. Soğuk ankara gecelerinde, mumlu şiirli bir muhabbetin ardından, kendimizi sokağa atıp buz gibi çimlere uzanmayı, yıldızlara bakıp asla yıldızları görmemeyi severdik.

O, rimelinin gözünün altına akmasını severdi. Akşamdan kalma sabahlarda rimeliyle kahvaltı sofrasına oturmayı ve saatlerce sofra başında sigara tüttürmeyi.

Eskişehir’in sisli akşamlarında sokaklarda bağıra çağıra şarkı söylememe kızardı. Ama eve her zaman yürüyerek dönmek isterdi, kendi kaşınıyordu.

Hiç kimse saçmalayamıyordu ya bizim kadar, artık saçmalayamıyorum. Şimdi moda sahilinde onunla oturmak vardı diyorum. Bir şiirin ortasından girip öbürünün sonundan çıkmak. Hiç bir şeyi kendi renginden ibaret görmemek, her şeyi boyamak. Aklımdan onun için uçuşan milyonlarca sözcüğü sadece o tutabilirdi, biliyorum. Pek az şey yazabiliyorum onun hakkında. Yutuyorum boğazımdaki yumruyu.

16.8.06

0 yorum

29.7.06

sözcük

0 yorum

hiç bir sözcük söylenmedi sanki, hiç bir sözcük yazılmadı. belki de hiç varolmadılar. onları hayal etmiş olmak aynı zamanda var etmek değil midir? belki de değildir. ince bir ses düşüncelerimi bölüyor. havaya karışıp giden sözcüklere bakıyorum. yakalamak için enerjim yok. kimse inanmazdı şu söylediğime, senden başka. çok uzaktasın. belki de hiç varolmadın.

22.7.06

...

1 yorum

Artık hiç kimseye kendimi anlatmak zorunda değilim. Oysa en çok şimdi ihtiyacım var kendimi anlatmaya. Harika renkleri olan bir şehrin ortasında çirkin bir leke gibiyim. Ne uyum sağlayabiliyorum ne de çekip gidebiliyorum. Denizin üzerinde süzülen beyaz vapurlara yakışmıyorum. Bu şehir insanı ya yutuyor ya da kusuyor. Şizofren bir aşk gibi. Gün batımları öylesine güzel ki arkanı dönüp gidemiyorsun. Oysa, gün her gün batmıyor beni öyle olduğuna inandırmak istese de.

19.7.06

nokta noktam...

0 yorum


Dün bir dosttan, uzun bir mektup aldım
Beni anlatmış sana ve sen ona
"Unuttum artık onu" demişsin.
Hem bu sözü gülerek,
Medar-ı iftihar ile söylemişsin.
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Çünkü; unutmak için
önce unutulmak gerek
Oyasa ki sen,
Hala bende esen,
Eski kavak yelisin.
Unutamazsın...
Kan değil, tüküremezsin,
Ruj değil, silemezsin
Dişi dudaklarına, dişimle yazdığım
İki heceli erkek adımı
Unutamazsın Nokta Noktam
Unutamazsın!
Seninle biz, halâ bir kabukta
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın; kokacaksın
Güneşsin; yakacaksın.
Sabah yatağım kadar rüyâ dolu
Sabah yatağım kadar sıcaksın
Unutamam
Unutamazsın!
Şimdilik bu kadar.
Öbür mektubuma daha diyeceklerim var
Darılma bana, gücenme sakın
Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan
Binlerce selam sana.

Rıza Polat AKKOYUNLU

15.7.06

cimcişim iki yaşında

1 yorum



cimcimem bundan 1 yıl 10 ay önce geldi eve. kendi kuyruğunu kovalayan bir şapşaldı. şimdilerde asıl ilgi alanı sinekler.

28.4.06

garip bir akşamın sarhoş saçmalamaları

0 yorum

Garip bir akşamın sarhoş saçmalamaları.Kendimi içineden çıkmanın imkansız olduğu bir çukura sokmayı ne zaman başardım. Geçmişten gelen gölgeler dolduruyor zihnimi. Ve yazdıklarımın mantığından emin bile değilim. Mantıksızlık hakim mi olmalı hayatımın her zerresine ki sonunda kendime gelip neler olduğunu anlayabileyim.

22.3.06

the abyss

0 yorum
"Whoever battles monsters should take care not to become a monster too, for if you stare long enough into the Abyss, the Abyss stares also into you."

Friedrich Nietzsche,
Beyond Good and Evil

16.3.06

Bay Darcy'i Aramak

0 yorum
Bazılarının hayatı onu arayarak geçiyor,biliyorum. Son noktaya gelene kadar farkedemiyoruz bir hayalin peşinden koşmakta olduğumuzu. O noktaya geldiğimizde ise yüz yıllardır peşinden koşmanın alışkanlığı bir tutkuya dönüşmüş oluyor. Bay Darcy’nin yokluğu ise sadece küçük bir ayrıntı. Bir insanı ayakta tutan mavi kuşu bulmak değil onun peşinden koşmaktır. Bir süre durup düşünebilseydik koşarken, Bay Darcy’nin hizmetçilerine kötü davranan ve Elizabeth’i sadece asil olmadığı için kendine yakıştıramayan bir zorba olduğunu farkedecektik belki de. Ama aklımızı yalanlarla dolduran, bizi aşk ninnileriyle uyutan bir dünyanın elimize verdiği enerji sadece koşmaya yarıyor, durup düşünmeye değil.

23.2.06

duvardan duvara

0 yorum
Her şey çarpıklaşıyor sanki. Artık gözüme gerçek gibi görünmüyor hiç bir şey. Belki de asla gerçek olmamışlardır sadece ben doğru bakmıyordum. Sadece hayatımızı kolaylaştırmaya çalışırken kendimizi getirdiğimiz noktaya bakıyorum da...bir kutunun içinde plastik çiçeklerle hayata benzetmeye çalıştığımız bir şey yaşıyoruz. Sonsuza kadar yaşayacağımız hayalleriyle kandırılıyoruz. Kanmayanlar sonu gelmeyen kaygıların içinde yuvarlanıyor. Her iki şekilde de yaşayamıyoruz. Haksızlık ediyoruz sahip olduklarımıza. Anlamsız gelirdi eskiden anlam arama çabası. Şimdi biliyorum ki anlamı bulmak nasıl yaşamamız gerektiğine karar verebilmek demek. Aksi halde raydan çıkmışçasına vuruyoruz kendimizi duvardan duvara.

21.2.06

özet

0 yorum

"İnsanlar, ne aradıklarını bilmeden hızlı trenlere doluşuyorlar. Endişe ve telaşla, aynı yerde dönüp duruyorlar. Çektikleri sıkıntıya değmez bu...”

Küçük Prens - Saint Exupéry



kan-ter içinde sürdürmeye çalıştığımız hayatın özeti...

Issızlık

0 yorum
Issızlık gibisin. Gözlerin hep korkak bir ıssızlığı çağrıştırıyor. Sevmek istemiyorum gözlerindeki kırılgan çocuğu. O ise sıcak bir dokunuş bekliyor. İçimde her zaman canımı yakan bir özlem gibi kalacaksın çocuk. Gece böyle efkar ve tutarsızlık saatlerinde,varolduğunu bilmek boğazımı yakacak. Gözlerim hep kupkuru olacak.. Sen ıssızlığın ortasında gürültülü bir sessizlik gibi duracaksın. Çekip almak isteyeceğim seni,ellerini tutmak,gözlerine bakmak...istemeyeceksin. Elimi iteceksin hep! Kendinden çok kendini,benden çok beni yaralayacaksın. Issızlık gibisin. Korkutuyor ama çekiyorsun. Yapayalnızsın huzur gibisin. Varlığın çığlığa dönüşüyor içimde. Susuyorum,sen hiç susma diye. Sevilmek istemiyorsun,ben de sevmiyorum seni. Sadece ıssızlığına tutkunum.
 

uzağa giden gemiler... Copyright © 2008 Black Brown Art Template by Ipiet's Blogger Template