evet, ben geldim. zaten kimi bekliyordun ki, benden başka kim uğradı buralara, kim daha önce bir şeyler karaladı duvarlara? hiç kimse değil mi? öyleyse sen mi geldin sorusu pek bir anlamsız kalakaldı, aramızda asılı öylece durdu, bir sana bir bana baktı, kendini yere attı, şımarık bir çocuk gibi ağladı. kızamadım ona. niye getirdin ki ait olmadığı bir yere, suç sende, suç hep sende, hep...
ben geldim. uzun zamandır tam da şu kapının arkasında beklemekteydim aslında. kapıyı çalamadım. çalmadım, anahtarla girmek istedim, anahtarımı bulamadım, bir anahtarım olduğundan emin olamadım. sahi bir anahtar vermiş miydin bana? peki ya sen de bir anahtar olmuş muydu hiç? kapının rengi güzelmiş, uzun uzun inceleme şansım oldu. ama sanki yeniden boyanmak ister gibi, orasından burasından boyalar dökülmüş zira. şimdi geldiğime göre belki boyarız yeniden. yok istemez mi diyorsun? sen nasıl istersen öyle olsun.
ben geldim. bir yarım kalmışlık hissi içindeyim. sanki azmışım, pek azmışım gibi. burdaymışım ama aslında ordaymışım gibi. sen anlarsın, bilirim.
13.4.10
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
hoşgeldin.. bana birşey getirdin mi? ;)
bir teknolojisi olsa modern çağların, alınabilse emin olamama geni, hafiflerdim sanki. alternatifler eziyor mu seni de?
Yorum Gönder