15.1.09
slumdog millionaire
hollywoodun mutlu son hastalığını sevmiyorum. bazen hüzünle başlayan devam eden hikayelerin hüzünle bitmesi gerektiğini anlayamıyorlar. amerikan rüyası müptelalığı var onlarda. ama slumdog millionairei sevdim.
bizim acı tarihimizde pek fazla örselenmişlik yok. varsa da kendimizi örselemişizdir ancak, mutlu olmayı beceremediğimizden ya da mutsuzluğu nihilist felsefemizin bir uzantısı sandığımızdan ya da hüzünlerimizi yaratıcılığımızı besleyen damarlar olarak kullandığımızdan... ama hiç gözümde bilerek atılmış bir yumruğun morluğu olmadı. ya da zevkten değil de açlıktan çaldığım bir meyve yemedim. evet, biz hiç örselenmedik.
öyleyse nedir bu içimizdeki çaresizlik. ne zaman öğrendik bunu? kaç engel koydular ki yolumuza aşkın peşinden gitmeye korkuyoruz? görünmeyen düşmanlarla savaşırken her gün düşmanlarıyla yüzleşenlerden daha fazla yoruluyoruz. anlıyorum bizi. kendimi anlıyorum. anlamak çözmeye yetmiyor her zaman ama bazen bir ipin ucunu yakalayıveriyorum yumağımın içinden. ben artık don quijote olmak istemiyorum. gerçek düşmanlardan uzak yaşadığı için kendi düşmanlarını yaratan ve görünmeyen yaralarına bakıp içini çeken bir çaresizlik ustası olmak istemiyorum. deniyorum. gerçekten deniyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder